Ünlü İslam Filozofu Gazali’ye göre; “İlim irfana engeldir. Kalp bir havuzdur. Bilgiler beş duyumuz kanalıyla havuza dolar. Bu kanallardan gelen bilgiler yanlıştır. Hepsi temizlenmelidir havuz tertemiz olmalıdır. Yerine vahiy konmalıdır.” Aklı kullanmak sormak sorgulamak mümini dinden uzaklaştırabilir. Bir üniversite profesörü ve YÖK üyesi, “Ben cahillerin ferasetine güvenirim, bir insan ne kadar okumuş ise o kadar tehlikelidir” derken kendi görüşünü değil, Padişah 2. Mehmet’ten bu yana bağlı kalınan Gazali Felsefesini ve günümüz Milli Eğitiminin misyonunu yansıtmaktadır. Bu misyon Cumhuriyetin 95’inci yaşında ülkemizi çağdaş uygarlık düzeyi üstüne çıkarmak değil sıradan bir Ortadoğu ülkesi olmaya doğru götürmektedir. Sürekli dillendirilen “dindar nesiller” yetiştirmek MEB’in misyonu olarak görülmektedir. Yüzyıllar öncesinden gelen ve Osmanlıyı çöküşe götüren aklı, bilimi dışlayan nakli, yorumu temel alan bu felsefe 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesiyle ters yüz edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti aklı, bilimi temel alan laik anlayışla bir aydınlanma sürecini başlatmıştır. Bu aydınlanma süreci; dini çıkarları için kullanan kesimleri rahatsız etmiştir. Çıkarları bozulan bu kesimler, cahil bir toplumun daha kolay yönlendirilebileceğini değerlendiren dünya düzeninin egemen devletleri tarafından da desteklenmiştir. “Ilımlı İslam, Yeşil Kuşak” vb. projeler devreye sokulmuş, FETÖ örneğinde olduğu gibi ülke yönetimine tamamen el koyma noktasına getirilmişlerdir. Bütün bu gelişmelerin anlaşılabilmesi, akılcı değerlendirilebilmesi 1200’lü yıllarda yaşamış iki önemli İslam düşünürünün İmam Gazali ile Kurtubalı İbn-i Rüşd’ün felsefelerinin, tartışmalarının ışığında mümkündür. Bu günkü sorunlarımızın kaynağı bu iki felsefenin çatışmasının sonuçlarıdır. Bu çatışma asırlar öncesinden gelen Gazali, İbn-i Rüşd arasındaki tartışmanın yansımasıdır. İslam coğrafyası Gazali tercihinden sonra artık 1200’lü yıllara kadar yetiştirdiği bilim adamı ve filozofları çıkartamıyor.. TV kanalları hipnoz kanalları artık. İnsanların aklını kullanmasına aydınlanmasına dönük, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerle ilgili, dünyaya dönük bir şey yok. Kısacası felsefe yok. Din insanların aklına ve vicdanına bırakılmalı ve temiz kalmalıdır. En yakın Fetullah Gülen örneğinde yaşandığı gibi yorumcular tarafından kirletilmesine yol açacak anlayışlardan kaçınılmalıdır. Bununda tek yolu insanların aklını özgür bırakmaktır. Aklın özgürlüğü, düşüncenin özgürlüğüdür. Silaha şiddete bulaşmayan düşünce özgürce açıklanabilmelidir. Bunun yapılabilmesinde 95 yıl önce Atatürk’ün temel felsefesini belirlediği devrimci, akla, bilime, insan haklarına dayalı demokratik cumhuriyetin yeniden canlandırılmasına, geliştirilmesine bağlıdır. Çocuğun zekası, aklı özgür bırakılmadığı ve aklını kullanacak ortamlar yaratılmadığı, daha soyut düşünmeye bile başlamadan yalnızca dogmalara (sormadan-sorgulamadan) inanmasını isterseniz, ezberletirseniz ve bunu da korkutarak yaparsanız ancak aklını kullanmayan, yorumcuların aktardıklarıyla yetinen, sormaktan korkan yaratıcılığı körelmiş iyi birer “kul” yetiştirirsiniz. Zaten bugün yapılanda budur. Bağlı olunan felsefe; Batı da aydınlanmanın başlamasına büyük katkısı olan Kurtubalı İbn-i Rüşd’ü kavrayan değil İmam Gazalinin “ilim irfana engeldir” ve “ben cahillerin ferasetine güvenirim” diyen Üniversite Profesörünün felsefesidir. Ülkemiz, Batının ortaçağda yaşadığı karanlık dönemin benzeri bir sürece girmiş ve hızla yol almaktadır. İstenen Ortadoğunun zengin ama gelişmemiş, güdümlü Arap ülkeleri gibi olmamız. Türkiye, İslam ülkeleri arasında en zengin değil ama en gelişmiş ülkedir. Bu da 95 yaşındaki Cumhuriyet sayesindedir. 16 yılda 7 bakan değiştiren ve MEB’den çağdaş bir eğitim vizyonu geliştirmesi beklenemez. Ülkede birlik şu veya bu dine, şu veya bu ırka, şu veya bu partiye mensup olmakla değil, hukukun egemen olduğu, adaletin sağlandığı bir ülkede haklarını bilen, kullanabilen diğer insanların haklarına saygılı, mahallesinde yaşayan ama dünyanın da farkında olan insanlarla sağlanabilir. Milli Eğitimin misyonu bunu sağlayabilecek insanları yetiştirmek olmalıdır. Cumhuriyetimizin 95. yaşı kutlu olsun.