Emperyalist düzenin çarkında millet olarak üretmeyi unuttuk, köy yaşamını unuttuk, hayvancılığı unuttuk, tarımsal faaliyetleri unuttuk. İki büyük global şirketin hegemonyasına giren dünya ne yazık ki yerinde patinaj yapmaya devam ediyor. Dünyada hep onların dediği oluyor, hep onların istediği şekilde üretim yapılıyor. Bu iki şirket, besiciyi, çiftçiyi, hayvancılık yapanı balıkçıyı adeta yutuyor.Aslında şimdi tam uyanma vakti… Millet olarak bu kadar uyku yetmez mi? Bu büyük küresel güçlere karşı ancak daha fazla üreterek, ayakta durabilir ve onlarla ancak bu şekilde mücadele edebiliriz. Üretimle güçlenir, üretimle geleceğimizi ve çocuklarımızın hayatını teminat altına alabiliriz. Bunun başka yolu yok! Ancak bu şekilde ayaklarımızı yere sağlam basabilir, ancak bu şekilde kendimizi güvende hissedebiliriz.Kısaca söylemek gerekirse, üretim yoksa biteriz… Üretim yoksa ülkemizi kaybederiz… Bundan daha açık bir şey yok.! Her şart ve her koşulda bunu hayata geçirerek ayakta kalabiliriz.Her şeyden önce, bunun bilincinde olmak zorundayız.Şuanda derin bir uykudayız.Telefonlar, lüks arabalar ve lüks alışveriş merkezleri ile alışveriş kartları adeta başımızı döndürdü. Aslında yapay bir dünyanın büyüsüne kapılmışız. Boş şeylerle kendimizi avutuyoruz. Bu yapay dünyanın içinde kaybolduk iyice… Hiçbir şey üretmeden başkalarının ürettikleriyle kendimize lüks olduğunu sandığımız bir dünyada yaşıyoruz. Ya da yaşadığımızı sanıyoruz. Üretmeden, sadece tüketerek çağı yakalayamayız. Bu gelişmişliğin bir göstergesi değildir. Başkalarının ürettiklerini kullanmak ekonomik gelişmişlik değildir.Üretmek gerçek ekonomidir… Katma değerdir… Kalkınmadır…İşte, ancak üreterek işsizliği önleyebiliriz. Bol palavralı, içi boş vaatlerle ve pansuman tedaviler yerine, gerçek anlamda üretmeyi aşılamalıyız halkımıza…Teşvik etmeliyiz… Öncü olmalıyız…Tarım olmadan, hayvancılık olmadan refah düzeyini yükseltmemiz mümkün değil…Sanayileşmeden, yüksek teknolojiciyi yakalamadan çağı yakalamamız mümkün değil…Üretim yaparken de, dünya standartlarında üretim yapmak ve üretirken kendi markasını yaratmak asıl amacımız olmalıdır. Bunun için siyasilere çok iş düşüyor. Her gün mecliste kavga etmek yerine, ülkeyi yönetmeyi hatırlamalıdırlar. Siyasiler boş vaatlerle tribünlere şov yapmak yerine, ülke ekonomisini sağlam temeller üzerine oturtmanın çarelerini aramalıdırlar. Katma değerli, rekabetçi üretim yapmaz isek ayakta kalamayız. İşte, batı tam olarak bunu yapıyor. Biz niye yapamıyoruz. Bizim onlardan ne eksiğimiz var? Çiftçimizin ne zaman ne ekeceğini, nasıl ekeceğini ve nasıl pazarlayacağını planlamalıyız. Bu tür üretimi öğretmeliyiz, destek olmalıyız. Ülkemize bir üretim aşkı aşılanmalı, insanlarımız üreterek kazanmayı ve mutlu olmayı öğrenmeli… Öğretmeli… Eğitimli, donanımlı ve kültürlü yeni gençliği buna yönlendirmek zorundayız. Dünyanın en genç nüfusuna sahip ülkemiz bu avantajı fırsata çevirmeli… Yeni bir aklımız, yeni bir hedefimiz ve bunu yapabilecek yepyeni bir heyecana ihtiyacımız var. Elimizde bulunan bilgisayarların, tabletlerin ve cep telefonlarının millet olarak tutsağı olduk.Beynimizi sattık… Ruhumuzu sattık… Artık yeter!Teknolojiye bağımlı olursak robotlaşmışız, duygularımızı yitirmişiz demektir. Sonuç olarak: Gençlerimizin ve yetişkin bireylerin bıkmadan, yılmadan ve usanmadan planlayarak çalışarak bir şeyler üretmeleri zorunlu hale geldi. Planlı bir üretimle ülke ekonomisine katkı sunmalıyız. Katma değer yaratıp, işsizliği önlemeliyiz.Kendimiz için, geleceğimiz için bunu mutlaka yapmak zorunda olduğumuzu bilmeliyiz. Buna göre yeni bir çalışma hamlesi başlatmak zorundayız. Kalkınmanın reçetesi elimizde olduğu halde,Eğer tüm bunları yapmaz isek, “bir gün ülke olarak yok olur gideriz.”